22.09.2007

TOLUNOĞULLARI HANEDANI

Babamın soyadı Tolun idi... Benim de evlenene kadar buydu soyadım. Soyadı kanunu çıktığında dedem hayatta olmadığı için babaannem almış bu soyadını ve sebep olarak da Mısır kökenli dedemin "onlardan" olduğunu söylemiş.

Mısır, ama eski Mısır, bu yüzden mi ilgimi çekmiştir hep yoksa ilgimi çekmesi kendimce bir statü arayışı mıydı bu söylemden etkilenerek giyinmeye çalıştığım, bunu irdelemeyeceğim, ama, birgün otururken aniden google'ladım soyadımızı ve bulduğum şey:

Tolunoğulları
Vikipedi, özgür ansiklopedi
(Tolunğulları sayfasından yönlendirildi)
Git ve: kullan, ara


Gerçek adı: Dolunayoğullarıdır. Mısır'da kurulmuş ilk Türk- müslüman devletidir. Kurucuları, yöneticiler ve askerler Türk kökenli olmasına rağmen, halkı yerli halktır.

Kuruluş tarihi: 868.
Kuruluş bölgesi: Mısır.
Başkent:Fustat (Kahire)
Kurucusu:Ahmet Bin Tolun.
Yıkılışı:905 ( Abbasiler yıkmıştır)
En güçlü dönemi kurucusu Ahmet bin Tolun dönemidir. Mısır Tolunoğullarıyla birlikte ilk kez bağımsız olarak yönetilmiştir. Ahmet bin Tolun ekonomi alanında yaptığı düzenlemeler ile Mısır tarihinde yer edinmiştir. Bu dönemde Filistin, Bingazi,Suriye, Antakya ve Mersin alınmıştır.

Oğlu Humareveyh döneminde elden çıkan Suriye tekrar geri alınmıştır. Bu dönemde ekonomik kökenli ayaklanmalar çıkmıştır.

905'de Abbasiler tarafından yıkılmıştır.

"http://tr.wikipedia.org/wiki/Toluno%C4%9Fullar%C4%B1"'dan alındı

E evet, heyecan vericiydi bunu öğrenmek ve devam ettim araştırmaya, hepsini buraya koymayacağım zira bende dahi var olan "akademik bilgileri okumaktan sıkılma" çemberine okuyacak olanları sokmak istemiyorum. Ben özetleyeyim,

Zamanın Halife'sine Buhara'dan bir köle hediye edilmiş, Ahmed Bin Tolun bu kölenin oğlu imiş ve Halife'nin tavassutuyla özel eğitim almış, vakti geldiğinde de Mısır'a gönderilmiş. İşte tüm hikaye buradan başlıyor. Baba tarafımın kökünün bir yandan Mısır'dan geldiğini düşünürken birden işin içine Buhara da girdi, ve ben, "Anadolu mozaiği" nin muhteşemliğini toplumsal bir ezber olarak dile getiren ben, aniden kendimin de o mozaiğin içindeki farklı renkte taşlardan biri olduğumu anlamanın önce gurur, sonra afallama, sonra da keyif ve huzuru içinde yüzümde bir gülümseme, içimde bir burukluk, duruşumda zamanla gelişeceğini umduğum bir "Prenses" ümidi içinde buldum kendimi.....:)

Yazılı tarihi olmayan bir ulusa mensup olmanın bende yarattığı "gökten mi düştüm acaba ben" endişesini bir nebze de olsa gidermiş olmanın keyfini yaşıyorum ve daha araştırmaya devam edeceğim, bu bir "ilk adım" dı şimdilik, bebek adımı....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder